İstanbul, tarih boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış ve hatta birçok savaşın da sebebi olmuştur. İşte bu özel şehrin tarihinin önemli bir kısmı 1453 yılındaki fetih ile birlikte Osmanlı dönemine aittir. İstanbul’un fethinin ardından İstanbul Osmanlı himayesine girmiş ve bu sayede birçok semt hızla gelişmiştir. Bu yazımızda Osmanlı İmparatorluğu döneminin en gözde semtlerini ele alacağız. Buyrunuz; bugün de aynı derecede önemli olan o Osmanlı semtleri!
Günümüzde İstanbul’un Fatih ilçesi sınırları içerisinde yer alan Saraçhane, İstanbul’un fethinden sonra şehirde kurulan ilk Osmanlı semtidir. Sınırları oldukça geniş olan semt, Fatih Camii ve Külliyesi’nin inşa edilmesiyle birlikte gelişmeye başlamıştır. O yıllarda boş olan bölgeyi şenlendirmek için Fatih Sultan Mehmed, buraya mektepler, hanlar, hamamlar ve çarşılar yaptırmıştır.
İstanbul’un tarihi semtlerinden Süleymaniye, 16. yüzyıldan günümüze kurulan bir köprü niteliğindedir. Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet Dönemi’ne kadar birçok ayaklanmaya şahit olan semt, ilk olarak Osmanlı’ya uzun süre hükmeden Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulmuştur. 16. yüzyılda inşa edilen Külliye’nin etrafında gelişen Süleymaniye semti, eğitim kurumları ve ulema sınıfından oluşan sakinleri ile kısa sürede Osmanlı’nın en seçkin semti halini almıştır.
İstanbul’un tarihi semtlerinden Eminönü, sadece Osmanlı döneminde değil Bizans döneminde de yönetim birimlerinin yer aldığı bölgedir. Eminönü semtinin bulunduğu mevki, İstanbul’un ilk kurulduğu mevkidir. Osmanlı döneminde burada Gümrük Eminliği bulunduğu için semtin ismi Eminönü olmuştur. İstanbul’un kuruluşu kadar eski bir tarihe sahip olan bu güzide semt, günümüzde de İstanbul’un en önemli tarihi eserlerine ev sahipliği yapmaktadır.
İstanbul’un tarihi semtlerinden biri olan Ayvansaray, fetihin ardından oldukça parlak bir döneme girmiştir. Surların bittiği yer ile Abdülvedûd Mescidi arasındaki kıyı parçasına Sultan IV. Mehmed’in kızı Hatice Sultan’ın sarayı inşa edilmiştir. Zamanla daha fazla gelişen semtin kıyısındaki iskeleler, yalı ve sahil sarayları; semtin güzelliğini pekiştirmiştir.
İstanbul’un en güzel semtlerinden Üsküdar, İstanbul’un fethinden sonra hızla gelişmeye başlamıştır. Öncesinde küçük bir Anadolu kasabasını andıran semt, fethin ardından şehir dokusunu oluşturacak ilk nüveler ile kendini belli etmiştir. Fatih devrinde, adeta yeniden kurulmuştur. 16. yüzyıldan itibaren ise Osmanlı Üsküdar’a 91 cami ve mescit, 51 tekke, 12 hamam, 11 kervansaray, 2 imaret, 7 medrese, 260 çeşme, 5 büyük iskele, 2 darüşşifa, 2 menzilhane, tabhane, sıbyan mektepleri, kütüphaneler, darülhadis, sebiller ve posta teşkilatı ile birçok padişah, sultan, paşa ve devlet adamlarının sarayları, yalı ve köşkleri inşa ettirerek gelişmesine destek olmuştur.
İstanbul’un en eski, en işlek ve en kalabalık semtlerinin başında gelen Karaköy, Osmanlı döneminde bir finans merkezi konumundaydı. O yıllarda bankacılık ve sigortacılığın merkezi olan Karaköy, günümüzde de benzer şekilde İstanbul’un önemli bir ticaret ve ulaşım merkezidir.
Sirkeci, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’na ve Sadrazamlık binası Babıali’ye olan yakınlığı sebebiyle oldukça önemli bir semtti. Deniz kenarında olduğu için de Babıali’nin iskelesi olma konumundaydı. 1885 yılına gelindiğinde Orient Ekspress’in hizmete girmesi ve 1890 yılında Sirkeci Garı’nın faaliyete başlamasından sonra ise semt daha da büyük bir önem kazandı. Sirkeci günümüzde de İstanbul’un tarihi güzelliklerine ev sahipliği yapmakta ve turistler tarafından ciddi şekilde ilgi görmektedir.
İstanbul’un yedi tepesinden biri olan Edirnekapı, Osmanlı döneminde imparatorların gözdesi olmuş bir semttir. İsmini ise aynı dönemde Edirne’den gelenlerin İstanbul’a girdiği kapı olmasından almıştır. Fetih sırasındaki çarpışmalarda ilk gedik bu kapıda açılmış ve Fatih Sultan Mehmed’in atı ile şehre girdiği ilk yer burası olmuştur. İmparatorluk döneminde padişahların Eyüp Camii’nde kılıç kuşandıktan sonra şehre girmek için kullandıkları kapı da yine burasıdır.